oyun teorisi

Herkes Yapıyor Kardeşim!

Bugün kendime dair bir şey öğrendim. Oyun teorisi denilen şeyin bir savunucusuymuşum. Hayatımı oyun teorisine göre yaşıyormuşum. Hal böyle olunca sizinle de paylaşmak istedim.

Öncelikle oyun teorisinin ne olduğunu kısaca anlatayım. Oyun olduğu için en az iki kişinin olması ve bu iki kişinin birbiri ile etkileşim içinde olması şartı varmış. Bu iki kişi hem grup olarak hem de bireysel olarak en mantıklı gelen seçeneği, diğer kişiden bağımsız olarak seçme eğilimi içinde olması, bu teoriye uygun yaşamak anlamına geliyormuş. Cümle biraz karışık oldu. Bu konuda yapılan bir deney üzerinden örneklendirelim hemen.

İki kişi beraber bir suç işliyorlar. Sonrasında yakalanıyorlar. Birbirinden bağımsız yapılan sorguda iki kişiye de şu teklif yapılıyor. Konuşur ve arkadaşına ihanet ederse, ancak arkadaşı konuşmaz ise kendisi 1 yıl arkadaşı 10 yıl hapis yatacak. Arkadaşını ele verip, arkadaşı da onu ele verirse ikisi de 5 yıl ceza alacak. Ancak ikisi de hiçbir şey söylemezler ise 2 yıl yatacaklar. Bu durumda ortaya çıkan şey, diğerinin konuşması halinde 10 yıl alma ihtimalinin endişesi, diğeri konuşmaz ise 1 yıl sonra özgür kalma ihtimalinin cazipliği. Başka bir deyişle konuşmaz isek 2 ya da 10 yıl, konuşur isek 1 yıl ya da 5 yıl ceza alma ihtimali var. Diğerinin ne yapacağını bilmediğimiz ve kestiremediğimiz için, oyun teorisine göre beklenen seçim 1 ya da 5 yıl ile sonuçlanacak yolu tercih etmek. Çünkü bu noktada kişi kendisi için en mantıklı olanın bu seçenek olduğuna ikna oluyor.

Teori içinde Nash Dengesi ya da Baskın Strateji adı verilen bir denge var. Yukarıdaki deneyde olduğu gibi kişilerin bireysel çıkarları grup çıkarının önüne geçiyor. Bu dengenin tutturulması gerekiyor, bu teori içinde. Ancak kişisel çıkarımızı kısa vadede değil de uzun vadede de korumayı amaçlamadan bu teoriye uygun hareket etmiş olmazmışız.

Yırtıcı bir kuş gelirken, küçük bir kuşun olağanca ses çıkararak türünün devamlılığını sağlamak adına kendini feda etmesi uzun vadedeki çıkarlar açısından iyi bir örnek oluyormuş. Çünkü benzer bir durumda diğer kuşlardan birinin de aynı şeyi yaparak kendini kurtaracağını biliyor. Başka bir deyişle kendini feda ederek türünün devamlılığını sağlıyor. Bu dengede ana unsur kuşun tekil hali değil de kuşun türü oluyor.

Şimdi ben bu teorinin neresindeymişim onu anlatmaya geldik. Zaman zaman Siryuz olarak suçlu deneyindeki gibi tamamen şahsım adına tercihler yaptığım gibi, zaman zaman da ikinci örnekteki kuş gibi kendi türüm yani insanlık adına tercihler yapabiliyor olmammış. Mesela herkesin yere çöp attığı yerde benim çöpü daha önceden kural haline getirilmiş çöp kutusuna kadar taşımam, kısa vadede kendim için olmasa da uzun vadede insanlık ve insanlığın yaşam alanı olan doğa için daha yararlı olmasından kaynaklıymış. Herkes kendi evinin önünü süpürüp de tertemiz bir şehirde yaşamak varken, “kimse süpürmüyor ya” diyerek kendi evimin önünü süpürmeyi bırakırsam Nash Dengesi’ni bozarmışım. Ama yaptığım seçimler genel itibariyle o dengeyi ayakta tutmaya yönelikmiş.

“Baksana herkes çöpünü atmış, biz de atsak ne olur” diyen arkadaşıma tepki göstermemin sebebi aslında Nash Dengesi’ni kendimce uygulamak olduğunu yeni öğrendim. Birçok konuda “herkes yapıyor kardeşim, bırak da dünyayı sen mi kurtaracaksın” diyenlere gıcık olma sebebimin içten içe bu dengenin yılmaz bir savunucusu olduğum ile alakalı olduğunu yeni öğrendim. “Herkes uçurumdan atlıyorsa neden ben de atlıyorum ki” diye kurduğum örnek aslında bu dengenin sağlanmasına verdiğim önemi de ortaya koyuyormuş.

Geçenlerde bir arkadaş ile konuşurken, “herkes benim gibi düşünse aslında çoğu şey hallolur gibi” demiştim de arkadaşım “niye herkes senin gibi düşünsün” demişti. Tam cevap verememiştim. Şimdi adını koydum işte. “Herkes benim gibi düşünse” dediğim şey bu dengeye sahip çıkılması. Bu dengeyi sağladığımızda hem kendi hem de toplumsal refahımızı arttırıp, birçok sorunu da ayrıca çözebiliriz.

Herkes vergi kaçırıyorsa benim kaçırmamam enayilik değil. Elimdeki işi olabildiğince mükemmel yapıp, daha çok kişiye fayda sağlamaya çalışıyor olmam, kendimi gereksiz yere hırpaladığım anlamına gelmez. Ama bunu karşımdakine tam anlamıyla anlatacak şeyleri bulamıyordum. Şimdi öğrendim ki zaten bu konuyu bilim insanları kendilerince incelemiş ve yorumlamışlar. Adını koymuşlar, çözümü göstermişler. Ben ise onlardan habersiz benzer bir yolda yürüyormuşum. Bugün öğrendim de hemen size anlatayım dedim.

Evet arkadaşlar, toplu olarak, sosyallikle yaşadığımız bu dünyada bireyselliğimiz elbet olacak ama uzun vadede türümüzün devamı için yapmamız gereken tercihlerde lütfen yanlış yerden bakmayın. “Herkes yapıyor kardeşim” diyerek işin kolayına kaçmayın. Kendi vicdanınızı uzun vadede rahatsız edecek seçimlerden uzak durun. Herkes yapıyor olsun, ama siz kendi farkınızı ortaya koyun. Merak etmeyin ne enayi olursunuz ne de başka bir şey. “Herkes kabullenmiş ya, biz de öyle yapayım” deseydi Kürşat ve 40 çerisi, bugün Çin’in sömürgesi olabilirdik. “Herkes kendi işine bakıyor ben de öyle yapayım” deseydi Mustafa Kemal, ne bağımsızlık olurdu ne de bir ülkemiz olurdu. Hz. Ebubekir, Hz. Ali, Hz. Hamza, Hz. Hatice, Hz. Ömer de “herkes putlara tapıyor, ben de putlara tapmaya devam edeyim” demedi. İnsanlık tarihinden bugündeki bizleri etkileyen olaylardan sadece 3 tanesi bunlar. Daha nicesi var. Ama ortak tek bir nokta var: Bugün adını bildiğimiz bütün o kişilerin kendi devirlerinde “Herkes yapıyor kardeşim” diyenlere inat inandıkları yolda devam etmeleri. Galileo’ya “herkes dünya düz diyor, niye araştırıp kendini yoruyorsun” diyenler de elbet vardı etrafında, ama biz bugün onları değil de Galileo’yu biliyoruz.

Benim, yüzyıllar sonra adımı bilsinler, derslerde okutsunlar, sokaklara caddelere adımı versinler gibi bir derdim yok. Sadece bugün yaşadığımız dünyayı birbirimize zorlu kılmadan, aksine kolaylaştırdığımız; bizden sonraki nesillere de yaşanabilir güzel bir dünya bıraktığımız bir dünya olması derdindeyim. Bugüne kadar böyle yaşadım ve böyle yaşamaya devam edeceğim. Bunun adı ister Oyun Teorisi olsun, ister Nash Dengesi, isterse de Baskın Strateji olsun, önemli değil. Adını koymaktan ziyade onu yaşayabilmek önemli benim için. Adını koymak da sadece anlatabilmeyi kolaylaştırıyor. Bu yüzden adı konmuşken, sizlere de anlatıyorum işte 🙂

Herkes yapıyor olabilir kardeşim ama yanlış yapıyorlarsa sen neden doğrusunu yapmıyorsun ki? Bütün yanlışlara karşı, tek başımıza da kalsak doğruyu savunmak ve yanlışlara karşı direnç gösterebilmek dileği ile…

Dipnot: Nash Dengesi ismini A Beautiful Mind yani Akıl Oyunları filminde hikayesi anlatılan John Nash’ten almaktadır. Filmde bu teori de anlatılmasına rağmen, yıllar önce izlediğimde tam anlayamamış olduğumu da yeni fark ettim. Bu sebeple filmi kısa sürede yeniden izleyeceğim. Sizlere de tavsiye ederim.

Yorum bırakın