Bir Direnişçi Portresi: Sirius Black

Biliyorsunuz blogumun adına ilham olan karakter Sirius Black. Ancak şöyle bir bakınca blogta Sirius hakkında herhangi bir yazı yazmadığımı fark ettim. Açıkçası biraz içime oturdu bu durum. Aldım elime klavyeyi ve yazmaya başladım. İşte bu yazı bu sebeple bir Sirius Black portresi gibi olacak.

Blogu tanıttığım yazıda Sirius’un cesaretine ve arkadaşları uğruna vazgeçtiklerine bakıp fedakarlığına hayran olduğumu belirtmiştim. Hangi arkadaşları biliyor musunuz? Özellikle Remus Lupin için yaptığı fedakarlıklar…

Biliyorsunuz Remus Lupin, küçük yaşta kurt adam saldırısına uğradığı için kendisi de kurt adam olmuştur. Yani aslında bir mağdur. Ama öyle böyle bir mağdur değil. Okulda insanlar arkadaşlık etmek istemiyor. Neredeyse bütün büyücüler sırf kurt adam olduğu için üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gösteriyorlar. Bir kurt adamın iyi olabileceğine inanmıyor ve ısrarla kötü yanda olması gerektiği yönünde müthiş bir dışlama söz konusu. (Burada müthiş kelimesi bir seviye belirtisi olarak kullanılmıştır.) Yani anlayacağınız adeta getto hayatına mecbur bırakılan bir kurt adam bu Lupin. İşte Sirius tüm bu dışlamalara rağmen Lupin ile arkadaş oluyor. Bunu sadece James’ten dolayı değil, sisteme bir başkaldırma, toplumsal ahlakın yozlaşmışlığına tepki olarak da yapıyor. Çünkü arkadaşının kimseye zarar verme kastı olmadığını biliyor. Sırf küçük yaşta bir olayın mağduru olduğu için, dönemsel bilinç kayıpları ile etrafına zarar verme potansiyeli olan arkadaşını dizginlemek ve bilinci geri geldiğinde pişmanlık duygusuyla yüzleşmesin diye, en zor büyülerden biri olan ve yaşadıkları dönemde sadece 12 büyücünün başarabildiği bir iş olan şekil değiştirme büyüsünün en ileri seviyesini yapabiliyor. Arkadaşı için sahip olduğu azmi görüyor musunuz? İşte bu başarıdır Sirius’u büyük bir büyücü yapan. İşte bu azimdir Sirius’u güçlü yapan. İşte bu amaçtır Sirius’u karakterli yapan.

Black ailesi safkanlığa önem veren, kendilerini soylu atfetdip malikanelerindeki hayatlarından bir nebze olsun uzaklaşıp halkın arasına karışmayan bir sülale. Kendilerini toplumun en elit bireyleri gören hastalıklı bir zihniyete sahip bu ailede, Seçmen Şapka’nın kararına bile saygı duyulmayarak, sırf Gyriffindor binasında yer aldığı için bile ikinci sınıf vatandaş seviyesine düşürülen Sirius’un, her türlü baskıya rağmen doğru bildiği yoldan şaşmadığını görüyoruz. İnatla, inandığı değerler uğruna mücadele eden bir Sirius var karşımızda. Bu değerler adına her türlü zorluğu da göze almış ve hatta ailesini kaybetmeyi bile göze almış bir kişi Sirius.

Aynı zamanda bilime de meraklı bir abimiz. Bakın James’in Quidditch yeteneğinin Harry’e geçeceğini önceden bilen Sirius, Harry’nin ilk doğum günü hediyesi olarak süpürge alıyor, hem de uçanından. 7 kitaplık seri boyunca Harry’nin ilk ve son süpürgesini Sirius aldığı için tam bir yetenek avcısı olduğunu söyleyebiliriz. Gerçi onca sene, onca sene boyunca sadece süpürge hediye ettiği için hediye kültürü yok da diyebiliriz 🙂

Ömrünün belki de en tatlı yıllarını Azkaban’da haksız şekilde yatarak geçirmiş. Tam 12 sene… Aslında bu mağduriyet ile seçime girse Sihir Bakanı olurdu ya hiç o taraklarda bezi olmadı rahmetlinin.

Ailesi ne kadar dışlarsa dışlasın yine gitti ailesinin mirasına kondu ya o da aslında hayatı boyunca verdiği mücadelelerin bir ödülü olmalıydı. Olmadı bahtsız bedevinin, ödülü olmadı o ev. Çünkü Kreacher diye bir ev cini de kaldı o mirasa bağlı. Adamın ömrüden ömür aldı. Bunu mecazen söylemedim, adamın bizzat ölümüne sebep olan olayların planının çıkış noktası oldu. Yine gün yüzü göremedi garibim Sirius. İyi olayların bile sonunda mağdur oluyor.

Evet bazen düşüncesiz olabiliyordu. Hepiniz biliyorsunuz okul yıllarında Snape ölecekti bir şaka uğruna. Yaptığı şakanın ne kadar vahim sonuçlara ulaşacağını öngöremedi. Öngörüsü zayıf zaten onu biliyoruz. James ve Lily’in sır tutucusu olma mevzusunda öngörüsü ters çıktı ve arkadaşlarının ölümlerine sebebiyet verdi desek yeridir. Yok öyle karşı çıkmayın hemen, Sirius’un da ihmali var bu işte. Tamam hukuken sorumlu tutamayabiliriz, ama peki ya vicdanlarımızdaki yargılamada? Zaten Sirius da bu yüzden kendini suçlamıyor muydu? 12 yıl boyunca koskoca 12 yıl boyunca Azkaban’daki hücresinde onca vakit düşüne düşüne bu sonuca varmamış mıydı?

Düşüncesizliklerine bir başka örnek de James ile yaşamadığı gençliğini Harry ile yaşamak istemesiydi. Ah be abim sen Azkaban’a girişinle çıkışın arasında 12 yıl ömür tükettin. Sen İlkkan mısın da aradaki koskoca 12 yılı farkedemiyorsun? Sen o eski sen değilsin. Yaşın aldı başını gitti. Senin yaşındakiler EYT’den emekli olmaya çalışıyor. Sen hâlâ arkadaşının çocuğu ile arkadaşmış gibi davranıyorsun. O çocuğun arkadaşa ihtiyacı yok, bir babaya ihtiyacı, bir amcaya ihtiyacı vardı. Ama olsun yine de o hissi verdin Harry’e, o yüzden bu konuyu büyütmeyeceğim.

Evet arkadaşlar yazıyı uzattım sanki biraz. O yüzden bitirmem gerektiğini düşünüyorum. Yoksa Harry ile Sirius’un ortak anılarından daha uzun bir vakti yazıyı okumak için harcayacaksınız. İyisiyle kötüsüyle gönlümüzde taht kuran bir karakter oldu Sirius. Sanırım okuyucuların, bakın izleyiciler demiyorum, okuyucuların en sevdiği karakterler sıralamasında ilk sırayı en çok alan karakter olduğunu gözlemliyorum. İlk sıraya başka karakter koyanlar, ikinci sıraya Sirius’u koyuyor. Geriye kalan çok az insan ise mutlaka Sirius diyordur. İlk 3 dışında sayan görmedim henüz. Çünkü öyle birileri yok.

Bunca zamandır Sirius hakkında bir yazı yazmamış olmanın ayıbını giderdim diye düşünüyorum. Umarım yazıyı beğenir ve yorumlarınızla katkı sağlarsınız. Yeni konumuza kadar, kendinize iyi bakın.

1 comments

  1. 12 yıl hapis mağduriyetini iyi kullanamadı gerçekten. Çıkınca “bendeniz bir şiir okuduğum için…” diye bir girizgahla bütün seçimleri kazanabilirdi.

    Beğen

Yorum bırakın