İstanbul İçin Son Çağrı (Film İnceleme)

Bihter filminden sonra yine son günlerin popüler yerli filmlerinden olan İstanbul İçin Son Çağrı filmi ile incelemelerimize devam ediyoruz. Aslında bu iki filmi üst üste yorumlamak biraz ironi gibi oldu. Önceki Aşk-ı Memnu uyarlamasının oyuncularını, yıllar sonra yeniden bir araya getiren filmi, yeni uyarlama Bihter filminden sonra incelemek… Vay arkadaşlar izlemeyeceğim filmi sırf bu yüzden mi izledim acaba? Netflix, Amazon Prime üzerinden bir bilinçaltı mesajı ile izleyici çekmiş. Yani ben düştüm sanırım bu duruma 🙂

Kıvanç Tatlıtuğ ile Beren Saat’in Aşk-ı Memnu’daki uyumu ile birlikte, bu filmde de uyum içerisinde olduğunu görmek güzel. Ama tabi konumuz bu değil. En azından benim için bu değil.

Netflix’ten çok bir şey beklemeyen biri olarak, beklentimin yeterince alt seviyede olduğu şekilde izlemeye başladım filmi. İlk sahnelerde senaryonun içine çeken bir konu vardı. Ufak tefek mantık hataları olsa da “zaten beklentin düşük” diyerek kendime muhalif oldum. Sonrasında filme devam ettim.

Film yeni tanışan iki kişinin birlikte geçirdiği eğlenceli bir hikayeye giriş ile devam etti. Beni güldürmeyen, eğlendirmeyen, heyecanlandırmayan ama bir yandan da sıkmayan bir hikaye gibiydi. Muadillerinden ayıran bir yönü de yoktu açıkçası. Yine de devam ettim.

Olaylar gelişmeye değişmeye başladı. Bir sinyal verdi hikaye. O an aklıma yine bir New York filmi olan 2008 yapımı “New York: I Love You” filminde Chris Cooper ve Robin Wright’ın oynadığı 8-10 dakikalık bölüm geldi. “Yine New York, yine benzer senaryo” diye düşündüm. Nitekim filmin sonu da benzer bitti. Bu yüzden çok şaşırtıcı gelmedi, etkilemedi beni pek.

Filmin duygusal yanları da ön plana çıkar gibi olmuş. Ancak o duygusallık da bana geçmedi. Tüm bunlara rağmen Mehmet’in yazdığı mektup daha duygusal olsaydı finali daha vurucu olur ve etkilerdi. Ama işte Mehmet kendi tarzında yazdığı mektupla fazlaca duygusal etki yaratma şansını kaçırmış…

Beren Saat çok güzel bir kadın. Buna itiraz edenimiz çıkmaz. Ama abla Atiye’deki gibi burada da oyunculuk olmamış. Ağlama sahnesi var bir tane, evlere şenlik. Mimikler hiç inandırıcı değil. Ya öyle ağlama ifadesi mi olur ya? Sadece bu film özelinde genel konuşacak olursak şunu da söyleyim, Beren ablamızın performansı, Serin karakterine de uygundu. Sadece daha fazlasını yapabileceğini, daha fazla şey katabileceğini umuyordum. Galiba 2’şer 3’er yıl ara vermek Beren ablamıza yaramıyor.

Kıvanç abim, Beren ablamızın tam tersi, yükselen bir role girme hali var. Her yeni rolde daha fazla canlandırdığı karakter ile iç içe giriyor. Adeta yaşıyor karakterleri. Bu filmde de yer yer sürükleyen kişi oluyor.

Sinematografi yönünden değerlendirelim. “New York şov” vardı ekranımda. Serin’in bir repliği vardı; “eskiden filmlerde izledikçe New York’ta yaşamayı hayal ediyordum hep” tarzında. İşte tam olarak o repliği hissettirecek şekilde gösterilmiş New York. Filmin en yüksek puanını kendi adıma bu kategoriye veriyorum.

Müzikleri kısmına gelecek olursak, müzikler başarılıydı. Yani başarılı derken ortalama bir puan veririm. Bir de Kıvanç ile Beren’in öpüştüğü sahnede Kenan Doğulu’ya ait bir müzik çalmak acaba yönetmenin ironik tercihi mi yoksa Kenan abimizin eşine verdiği desteğin ürünü mü bilemedim. Ama Yosun şarkısı tam olarak o sahneye giden bir parça. Sebebi ne olursa olsun güzel olmuş.

Yazıyı daha fazla uzatmadan toparlıyorum. Arkadaşlar, ben bu filmi izledim. Açıkçası dönüp bir daha da bakmam. İzleyin diye baskı yapmam. Baskı yapanı da anlamam. Eğer elinizde başka filmler varsa seçenek olarak, onları izlemenizi öneririm. Yine de bu filmi izlemek isterseniz de karşı çıkmam. Ben zamanımı kaybettim siz de kaybedin, ne farkeder yani. Sonuçta siz de izleyip “izlediklerim listesine” ekleyip bırakacaksınız. Sadece ortamlarda muhabbeti geçerse “izledim” deme şansını da elinizde bulunduracaksınız o kadar. Belki benim tarzım uymadı filme ve konuya, bilemedim. Bende etki bırakmadı kısacası. O yüzden 5/10 şeklinde puan veriyorum.

Eğer aranızda filmi izleyen varsa yorumlara mutlaka katkı sağlasın. Benim gibi düşünüyorsanız izlemeyenlerin zaman kaybı yapmasını engellemiş olursunuz. Benden farklı düşünüyorsanız da bu yazıyı okuyup izlemekten vazgeçeceklere not bırakmış olursunuz 🙂

2 comments

  1. Yazdıklarınıza katılıyorum. Klasik değil arada seyirlik filmlerden!

    “Yosun” benim de dikkatimi çekti ve destek diye düşündüm. Magazin takip etmeyen biri olarak durumdan haber sahibi değilim. Ancak bazı çevrelerin kimi sahnelere, temalara ya da kostümlere dair “fazla cüretkar” yorumları olabileceği varsayımıyla destek diyorum.

    Beğen

    • Atiye dizisi yayınlandığında da “cüretkar” sahneler için Kenan Doğulu’nun tepkisi merak edilmişti. Yanlış hatırlamıyorsam, eşine destek vermişti o dönem.

      Beğen

Yorum bırakın