Arınma Gecesi 4:İlk Arınma

Filmi ilk izlediğim zaman muhtemelen serinin son filmi olacağını yazmıştım. Ancak geçtiğimiz aylarda yeni bir film daha çıkardılar. O konuya daha sonra geleceğim. Kronolojik olarak serinin ilk filmidir bu film. Adından da anlaşılacağı üzere ilk Arınma Gecesi’nin nasıl ortaya çıktığını anlatıyor.

Senaryonun işlenişi anlamında diğer yazılarımda yükselen bir grafikten bahsediyordum. Bu filmde grafiğin ilk defa aşağı doğru gittiğini düşünüyorum. Zaten gerilimi yansıtma konusunda bir eksik var derken bu filmde iyice yerlere inmiş seviye. Hikayeye hızlı ve karışık bir giriş yapılması buna sebep veriyor olabilir. Önceki filmlerde bizi hikayenin içine çekmek için, gizemli ve sakin bir giriş yapılıyordu. Bu filmde hızlı ve karışık bir giriş olunca hikayenin içine beni önceki filmlerdeki gibi çekemedi. Eh giriş başarısız olunca ister istemez devamında da o etki boy gösteriyor.

Filmin detayında siyasetin ne denli algı oyunları ile seçmeni manipüle edebileceği ve seçmenin zararına olabilecek politikayı hayata sokabileceğini anlatıyor. Bu şekilde günü kurtaran iktidarların kendi ömürlerini uzatma amaçlarını iyi anlatıyor.

Yazının devamı biraz spoiler içeriyor. Ona göre vaziyet alın 🙂 Bu filmde yine TV yayınlarında güzel detaylar var. O yayınlar arasından bir replik çekip alıyorum. Diyor ki; sisteme destek veren vatandaşlar, sanrım utandıkları için, maske takıp suç işliyor. Şimdi bu değerlendirme aslında çok değerli. Sistem suç işlemeyi serbest bırakıyor ve cezalandırmamayı garanti ediyor. Ama ona rağmen yine de kimliğini açık etmeden katılıyorlar eylemlere. Filmde spiker, bunu “utanma” duygusu ile açıklama yoluna gidiyor. Katılabilirim bu yoruma. Çünkü her ne kadar serbest olsa da vicdanen engelleyen bir durum var. Dün yasak olan, yarın da yasak olan bir eylemi bugün serbest diye öyle kolayca yapamıyor insan. Yapamaz da. İşte bu yüzden kimliğini saklamadan, derinlerde kalmış kişiliği gün yüzüne çıkarmakta zorlanıyorlar. Spikerin deyimi ile utanıyorlar. Diğer yandan Arınma Gecesi bittikten sonra bir toplumsal dışlanma yaşayıp yaşamayacaklarını da bilemiyorlar. Bu belirsizlik de kimliği saklamaya meylettiriyor kişileri. Tabi maske ile kimliği gizlemenin ayrı bir gerekçesi daha var bence. Sisteme karşı olan bir güvensizlik. İlk defa uygulanan bu sistemde, suç işlerse yarın başına ne geleceğini bilmiyorlar. Yanlarına kâr kalıp kalmayacağını bilmiyorlar. Bu belirsizlik de sisteme karşı olan bir güvensizlik oluşturuyor. Onun dışında zaten yanına kâr kalmayacağı ihtimali insanı suç işlemekten alıkoyan bir durumdur. Gündelik yaşantımızda mobese ve güvenlik kameraları bu amaçla yok mu zaten? Yanına kâr kalamayacağını hissettirerek bir caydırma politikası. Bu yüzden gece boyu yaptıklarının hesabı sorulursa diye oluşan güvensizliğe karşı kimliği gizlediklerini düşünüyorum.

Filmde dair daha detaylı spoiler vererek senaryodaki mantıksızlıkları dile getireceğim. Yukarıda uyardım ama tekrar uyaralım 🙂

İlk gözüme çarpan mantıksızlık, Arınma Gecesi’nin teorik mimarı olan psikolog, deney gecesinde olayların nereye gideceğini görüp karşı koymak istiyor. Ancak hükümetin yetkilisi abimiz ne yapıyor? Psikolog ablamızı deneyin yapıldığı adaya götürtüp öldürtüyor. Deney gününe kadar bu ablamız birçok TV programına çıkmışken deney bittikten sonra ortadan kayboluşunu vatandaş ya da siyasi olarak muhalif olanlar hiç mi sorgulamadı? Yeni Kurucu Babalar nasıl bir açıklama ile nasıl bir algı oyunu yaparak bu durumdan sıyrıldılar? Açıkçası bu sorunun cevabını görmek isterdim. 

Diğer mantıksızlıklardan biri de şu; Koca D. ve adamları kiralık askerleri öldürdükten sonra telsizlerini ele geçiriyorlar. Sonra sistemin ne olduğunu anlayıp karşı koymaya çalışıyorlar. Şimdi deneyin yapıldığı yer bir ada ve ilk arınma cinayetini herkesin anında telefonlarından izlediğini biliyoruz. Herkesin gözü bu adada. Deneye karşı çıkan da bir sürü insan var. Başta adanın sakinleri karşı çıkıyor ve destek vermiyor. Hal böyle iken Koca D. telsiz konuşmalarını videoya çekip adada olanları dışarıya ulaştırıp Arınma Gecesi sistemini daha başlamadan bitirebilirdi. Aynı şekilde sokaklarda ordu mensuplarını görenler de fotoğraf ve videolar ile adada olanları tüm ülkeye hatta dünyaya yayabilirlerdi. Ama bu kimsenin aklına gelmiyor. Günümüz şartlarında en olası şekilde yapılacak olan davranış filmde kendine yer bulamıyor. Yeni kurucu babalar da bu videolara karşı yeni bir algı oyunu ile sistemi geçirebiliyorsa öyle geçirmeliydi. Filmin şu haliyle Arınma Gecesi sistemi çok basit bir şekilde hayata geçmiş oldu ve mantıklı değil bu. Filmin arka planında anlatılmaya çalıştığını düşündüğüm harika detaylara karşı bu basitlik seriye olan bakış açımı kötü yönde etkiledi.

Sonuç olarak serinin tamamı ile birlikte filmi değerlendirecek olursak, işlenen suçların cezasız kalacağı sistemin toplumu nasıl etkileyeceği üzerinde güzel bir anlatıma sahip olan bu seri ilk filmdeki durağan olan yapıdan, yükselen grafik ile aksiyonlu bir gerilim serisine doğru gitmiş, son filmde ise gerilimin neredeyse hiç olmaması sebebiyle ciddi bir düşüş göstermiştir. Buna rağmen bir iktidarın ayakta kalabilmek adına ülke vatandaşlarına karşı ne kadar çirkefleşebileceği, iktidarın süresini ayakta tutmak adına çirkinlikleri nasıl algı oyunları ile topluma kabul ettirdikleri ve çirkinliklere rağmen vatandaşların iktidara minnet duymasını sağladıklarını o kadar güzel gösteriyorlar ki gerçek hayata dönüp ülkelerin politikalarına baktığınızda aslında bunun hayatın ne kadar içinde olduğunu görüyorsunuz. Filmdeki muhaliflerin haklılığını gördükçe gerçek hayatta algı oyunlarına kurban gitmemek adına hem iktidarların hem muhaliflerin ne anlatmak istediğini, ne amaçla mücadele ettiğini tarafsız bir gözle dinlemek gerektiğini görüyorsunuz. Bu yönüyle işlediği konunun değerli olduğuna ve örneklendirmelerin çoğunun başarılı olduğunu düşündüğüm bu seriyi izlemeyi tavsiye ediyorum.

Peki sizler Arınma Gecesi serisi hakkında nasıl bir düşünceye sahipsiniz? Yorumlara düşüncelerini yazın ve tartışalım. 

2 comments

Yorum bırakın