Zaman Çizgisi Üzerine

Bu yazımızda zaman çizgisini anlatmak istedik. Bilim kurgu filmlerinde en çok kullanılan temalardan birisi zaman yolculuğu. Zaman yolculuğu, zaman çizgisi üzerinde geriye veya ileriye gitme anlamına gelir. Bu yüzden zaman çizgisi önemlidir.

Zaman çizgisi dediğimiz şey aslında bir başka ifadeyle, kişilerin alın yazılarının birleşiminden oluşur. Alın yazısı da aslında kader dediğimiz olgudur. Peki kaderimiz önceden yazılmış mıdır yoksa kendi tercihlerimiz mi kaderimizi ve dolayısıyla zaman çizgisini değiştiriyor?

Konuyu bana göre Geleceğe Dönüş serisi diğer de Kelebek Etkisi filmleri en güzel işleyen filmlerden. Popüler oldukları için izlemeyen yoktur diyorum ama yine de izlemeyen için yazının devamında filmin içeriğine dair bilgiler yer alacağı için uyarı yapmak gerekiyor. Önce filmleri izleyip, sonra yazıya devam etmeniz önerilir.

Geleceğe Dönüş filminde Marty McFly, Dr. Emmett Brown’un icat ettiği zaman makinesi ile geçmişe gider ve bir dizi olayın gerçekleşmesini etkiler. Serinin ikinci filminde gelecekteki Biff Tannen, geçmişteki haline Almanac kitabını götürerek yine bir dizi olayın gerçekleşmesini etkiler. Filmin içerisinde Dr. Brown “Bir tane zaman çizgisi var Marty, eğer geçmişte bir yerde olayları değiştirirsen zamanda kırılma meydana gelir ve yeni bir gelecek ortaya çıkar” şeklinde bir replik ile zaman çizgisinin bir tane olduğu ve bu çizgide kırılmalar olursa paralel evren oluşur ve yeni bir gelecek ortaya çıktığı basit bir şekilde izah edilmiş. Hatta seri içerisinde birden fazla kez “Gelecek henüz yazılmadı Marty” diyen Doktor kaderimizi kendi irademizle yazacağımızı, ancak çevremizdeki insanların yaptığı tercihler ile de etkileneceğini ifade etmeye çalışmıştır.

Kelebek Etkisi filminde de aynı konu farklı bir tarzda ele alınmıştır. Evan karakteri üzerinden zaman çizgisinde yaşanan ufacık bir değişimin geleceği ne denli büyük hallerde etkilediği başarılı bir şekilde anlatılmıştır. Hayatının bir döneminde yaptığı tercihler etrafındaki insanların da hayatını etkileyecek olaylar dizisini başlatıyor. Bütün insanların yaptığı tercihler çok ciddi bir etkileşim halinde. Yapılan irili ufaklı bütün değişiklikler çok farklı bir gelecek yaratabiliyor. Her tercih değişikliği zaman içerisinde makas aralığı gibi çok farklı noktalara ulaşabiliyor.

Mr. Nobody filminde de yine benzer bir konu var. Yaptığımız her tercih bizim için ve çevremizdekiler için farklı sonuçları doğuruyor. Aynı şekilde çevremizdeki insanların yaptığı seçimlerin bizim hayatımızla girdiği etkileşimler sonucunda bizi de etkileyecek sonuçlar doğuruyor. İşte bu etkileşim sonucunda çıkan ve bize ilişkin olaylara biz kader diyoruz. Bütün kaderlerin birleştiği ve durmaksızın akan birleşime de aslında zaman çizgisi diyoruz.

Zamanda yolculuk mümkün mü bilinmez ama kader bir şekilde ağlarını örüyor. Ama sizin tercihleriniz ile ama başkalarının tercihlerinin sizin hayatınıza etkisi ile. Bilinen en iyi şey, hür iradelerimiz ile yaptığımız bütün seçimler başta kendimiz olmak üzere çevremizdeki herkesi etkiliyor. Misal hamile iken sigara içen bir anne bağışıklık sistemi zayıf olan bir çocuğun doğmasına sebep oluyor. Doğan çocuk, annesinin hür irade ile yaptığı bir tercihin sonucunu yaşıyor.

Aslında tam bu noktada külli irade ve cüzi irade konusuna da girmek lazım ama onu bir dahaki yazıya bırakalım. Zaman çizgisi konusuna geri dönelim.

Paralel evrenler var. Her tercih ihtimaline karşı oluşan bir evren. Sayısı sonsuz. Çünkü seçebileceğimiz birden fazla ve hatta belki de sonsuz sayıda, tercih edebileceğimiz ihtimaller var. Bizim tercihimiz ile çevremizdeki insanların tercihleri de etkileşime giriyor. Böylelikle ihtimaller denizi artıyor ve elimizde sonsuz sayıda ihtimal çıkıyor. İşte tüm bu ihtimaller birer paralel evren. Seçimlerimizi yaptıkça ihtimaller azalıyor. Gerçekleşen olay açısından paralel evren kalmıyor aslında. Çünkü yaşandı ve bitti. Diğer ihtimaller yok oldu, sadece tek bir ihtimal gerçekleşti. Geriye dönüp baktığınızda yaşanabilir ihtimaller yok artık. Geleceğe baktığınızda ise hala sonsuz sayıda paralel evren var. O evrenlerden biri tercih edilip yaşanırken, diğerleri yok olacak. Sonucunda da zaman çizgisi bulunduğumuz noktadan geriye doğru tek bir çizgi iken, ileriye doğru sayısı her salise hızla azalan ve an itibariyle teke düşen çizgiler bütünü. Doktor Emmett Brown’un dediği gibi gelecek henüz yazılmadı ve bizlerin tercihleri ile yazılacak. Yazılması dediğimiz de tek bir çizgi haline gelmesi.

Aslında kuantum fiziğine konu olan elektronlar ile yapılan çift yarık deneyi var ya, işte ona benzettiğim bir olay aslında zaman çizgisi. Nasıl mı? Önce deneyi kısaca özetleyelim. Duvarımızda iki yarık olsun ve duvarın bir yanından diğer yanına bilye attığınızı düşünün. Attığınız ve yarıktan geçen her bilye karşıda bulunan ikinci bir duvarda bir iz bıraksın. Sadece iki çizgi göreceksiniz. Çünkü bilye bir parçacık. Duvarın bu yanından su gibi dalgacıklar oluşturacak madde gönderirseniz iki yarıktan geçen her dalga diğer dalgalar ile etkileşime girer ve karşıdaki ikinci duvar üzerinde girişim deseni de denen ikiden fazla sayıda izler bırakır. Elektron gibi parça kabul edilen bir madde gönderdiğinizde ise işler karışıyor ve su gibi dalgalar halinde hareket ettiğini, girişim deseni şeklinde iz bıraktığını görmüş fizikçiler. Tabi nasıl olduğunu anlamak için elektronların duvardan geçişini gözetleyecek ortamı oluşturup bir daha göndermişler elektronları. Sonuç ortaya çıkınca fizikçiler şok… Çünkü elektron sanki gözlendiğini hissetmiş gibi parçacık gibi hareket edip sadece iki çizgi oluşturmuş. Gözetlemeyi bıraktıklarında dalga gibi, gözetlediklerinde parçacık gibi hareket ediyormuş elektronlar. Konu hakkında internette birçok kaynak bulabilirsiniz. Ben Bebar Bilim’in sayfasından izleyerek öğrendim. Basit bir şekilde anlatıyorlar.

Her neyse konumuza dönecek olursak, zaman çizgisi birden fazla ihtimaller halinde iken, an itibariyle tek çizgiye düşüyor. Göremediğimiz ve henüz yaşanmayan kısım için, çift yarıkta gözetlenmeyen elektronların dalgacık gibi hareket etmesi misali birden fazla iz var. Ancak yaşadığımız diğer değişle gözetlediğimiz anda parçacık gibi tek yarıktan gönderilmiş parçacık gibi tek bir iz bırakıyor. İşte bu da zaman çizgisini oluşturuyor.

Konu hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum. Yazıyı yukarıda da yazdığım replik ile bitireceğim. “Gelecek henüz yazılmadı Marty”

2 comments

  1. Zamanın akışını çift yarık deneyindeki elektronların “akışına” benzetmeniz çok hoşuma gitti çünkü çok mantıklı. Şimdi ne yaptığınız gelecekte olacakları etkiliyor. Deneyde sonuç elbette tam olarak öngörülebilir nitelikte. Hayatta öyle değil, yani bugünkü seçim tam hangi sonucu getirecek bilmiyoruz, çünkü dediğiniz gibi bizim tercihlerimiz kendi hayatımızın gidişatını belirleyen değişkenlerin sadece bir kısmı ve bazen diğer değişkenler çok baskın olmuyor mu? (Bir söz vardı ya kimindi, internette sürekli dolaşıyor, “İnsanlar plan yapar ve Tanrı güler.”) Ama sonuçta seçimlerimiz de geleceğimizi bir şekilde etkiliyor, bunu da inkâr edemeyiz. O yüzden bu benzetme de gayet yerinde olmuş.
    Konu dışı: Acaba ileride Harry Potter’daki zaman yolculuğu tartışmalarını konu alan bir yazı da gelir mi? 🙂 Oradaki zaman yolculuğu da bu zaman çizgisi açıklamasına uygun mu? Çünkü Lanetli Çocuk için sanırım öyle ama Azkaban Tutsağı’nda sanki bir döngüye sebep olunuyor. En anlamadım şey de döngü “ne zaman” başlıyor? Onun dışında zaman yolculuğunun Harry Potter’ın fantastik dünyasına uyup uymadığı tartışması için ne dersiniz? Çünkü zaman yolculuğunun kullanılabileceği başka yerlerde hiç kullanılmayıp sadece Hermione’nin ders takibi için kullanılması mantıksız deniyor. Kişisel fikrim, elbette o açıdan mantıksız ama öyle başka mantıksızlıklar da var hikâyede. Seriyi bilimsel araştırma kitabı gibi değil de roman olarak okuyanların keyfini kaçıracak bir mantıksızlık değil bence 🙂 Azkaban Tutsağı’nı ilk okuduğunda beyni yanmayan tek ben değilimdir (13-14 yaşlarında okudum). Hermione revirde Harry’nin boynuna zinciri geçirene kadar zamanla ilgili hiçbir şeyden şüphelenmeyen şahsım için akıl almaz bir boyut kazanmıştı hikâye. Zaman yolculuğu olmadan o kadar etkileyici olabilir miydi Azkaban Tutsağı?

    Beğen

    • Zaman yolculuğu üzerine yeni yazılar gelebilir. Harry Potter’daki zaman kavramı “Dejavu” filminde zaman kavramına benziyor ancak birebir aynı değiller. Harry Potter gibi büyülü bir dünyada zaman yolculuğunu daha iyi işlenebilir miydi bilmiyorum ama filmde ekstra detaylar koyarak daha kötü bir hale getirmişler. Bu yüzden en sevmediğim filmler arasında Azkaban Tutsağı. Orijinalindeki sadeliği makyajlarken biçimsiz bir hale getirmişler. Mantıksızlıklar var dediğiniz kısım da aslında kitapta o kadar yok.

      Hermione’nin aynı saatlerdeki derslerin hepsine girebilmiş olması aslında müthiş bir ipucu ama okuduğumuz yaşlar itibari ile hemen göze çarpmayabiliyor. Ancak hikayenin bütününde çok güzel bir noktaya yerleştirildiği aşikar. Hikayenin güzelliğine etkisi de yadsınamaz. Zaten ismimden dolayı en sevdiğim kitabın Azkaban Tutsağı olduğu da ortada. Kitapta Çapulcu Haritası ile tanışmış olmak ve Bağıran Baraka’da geçen gecede öğrendiğimiz harika detayların üstüne Patronus büyüsü yapılan anın etkileyiciliği… Yorumunuza katılıyorum 🙂

      Beğen

Yorum bırakın