İnsan İstekleri

Biliyor musun, pek de öyle harika bir şey değildi Taş. Dilediğin kadar para, dilediğin kadar yaşam!  Birçok insanın hemen isteyeceği iki şey – asıl sorun, insanların kendileri için en kötü şeyleri isteme tutkuları.”

Yine yeniden Dumbledore replikleri üzerinden giriş yaptık konuya. Daha önce dediğim gibi Rowling birçok derin mana taşıyan cümleyi Dumbledore üzerinden yazmış. Serinin ilk 6 kitabında çizdiği karakter ile birlikte son kitaptaki” Albus Dumbledore ve Yalanları” bölümüyle karakterin hayatı boyunca olan gelişimini de bizlere anlattı. Bu konu hakkında belki ileride başka bir konu açabiliriz. Ama bugün konumuz yukarıdaki replikler ve üzerine yürüteceğimiz fikirler.

Dilediği kadar para ve dilediği kadar yaşam, insan için en kötü şeyler midir? İnsan kendisi için iyi olan ile kötü olanı ayırmıyor mu? En kötü diyebileceğimiz seçenekler insanın ilgisini cezbeder mi? Bu ilgi tutkuya dönüşür mü? Gelin bu sorulara cevap arayalım.

Dilediği kadar para… Para konusu günümüzün en derin konularından birisi. Üzerine kitaplar yazılan, şarkılar bestelenilen bir meta. Yeri geliyor iyiliğe yeri geliyor kötülüğe konu oluyor. Hayatın neredeyse merkezine yerleşmiş durumda. Hayatımızı idame ettirebilmek için az ya da çok şekilde paraya ihtiyaç duyuyoruz. Dilediğimiz kadar paramız olsa daha huzurlu bir hayat mı geçiririz yoksa çok para huzuru kaçırır mı? Bu soruya net bir cevap verebilmek mümkün değil. Çünkü nasıl bir hayat istediğimiz, dünyaya bakış açımız, ahlaki değerlerimiz, yetişme tarzımız gibi konular birer etken olarak karşımıza çıkacak. O yüzden net bir cevap verebilmek mümkün değil. Ama insanoğlu bir vadi dolusu altına sahip olsa ikinci vadi dolusu altını da ister diye bir hadis var. Genel olarak insanlığın tamahkar olduğu, çatışmaların ve hatta savaşların sebeplerinden birinin para olduğu da bir gerçek. Yani dilediğin kadar paraya sahip olmak için yapılan bazı şeyler insan ve insanlık için kötü sonuçlar doğurabiliyor. Bu yönüyle Dumbledore’nin sözüne belki katılınabilinir.

Dilediği kadar yaşam… İşte bu para konusundan daha karmaşık bir konu. Niye diyeceksiniz. Mesela orijinal adı “The Man From Earth” olan “Dünyalı” filmi. İzlemediyseniz mutlaka izleyin. Filmde tek bir mekanda akademisyen grubu, çağlar boyunca yaşayan bir insan olsa nasıl bir yaşamı olurdu sorusuna cevap arayacak şekilde tartışıyorlar. Ufuk açıcı bir film. “Forever” adında bir dizi var. Tek sezonluk bir dizi. O dizide de başrolümüz 200 yıldır hayatta olan, ölemeyen bir doktor. “Old Guard” ismiyle yayınlanan Netflix yapımı bir film daha var. Aynı şekilde ölümsüz olan bir grup insanın hayatını anlatıyor. Bu filmleri izleyerek farklı farklı bakış açılarını görebilirsiniz. Konuya dönecek olursak kendi düşüncemden de devam edeyim. Ölümün, bu dünyanın bir gerçeği olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak işin içinden çıkılmaz hallere girmeden ölümü düşünmüyor ve hatta istemiyoruz. Nihayetinde bütün insanlar ölümsüz olsa nüfus artış hızıyla birlikte yaşayacak yer bulma konusunda ve kaynaklar konusunda ciddi sıkıntıların yaşanacağı aşikar. Tek başımıza ölümsüz olsak ve yıllarca yaşasak, bütün sevdiklerimizin ölümünü göreceğiz. Belki bir nesil boyunca bunun ne demek olduğunu hissetmeyeceğiz. Ama birkaç nesil sonrasında 111 yaşına gelmiş Bilbo Baggins gibi “Yoruldum Gandalf. Bedenim göstermiyor olabilir ama kalbim yorgun” minvalindeki cümleleri kurmaya başlayacağız. “Forever” dizisi de “Hayatta olduğun yaşadığın anlamına gelmez” tarzında bir replik ile Bilbo’nun cümlesine benzer bir bakış açısını ortaya koyuyor. Bu noktada ölümsüzlük yerine uygun bir zamanda ölmeyi tercih edeceğimizi kabul etmek gerekir diye düşünüyorum. Yani Dumbledore’nin sözüne yaşam kısmında net şekilde katılıyorum.

İnsan sürekli olarak bir şeyler ister. İnsan olmanın bir gereği belki de bu. Yemek ister, uyumak ister, gezmek ister, konuşmak ister, ister oğlu ister yani. Ama isteği cezbeden noktalardan bir tanesi yasak olanı isteme. Dünya üzerinde en çok mensuba sahip semavi dinlerin hepsinde Adem ile Havva’nın cennette yasak olan tek şeye yani elmaya olan ilgisi, bu ilgi ile birlikte cennetten kovulma ve yeryüzüne gönderilme hikayesi anlatılır. İlk insanların bile kendi adına kötü olan şeyleri isteme arzusunun hikayesidir işte bu. Yani Dumbledore’nin dediği gibi asıl sorun bu. İnsanların kendileri için en kötü olanı isteme arzuları. Hep istiyoruz. Ama en çok da kendimiz açısından en kötü olanı istiyoruz. Bizi el üstünde tutacak olana değil de bizi en çok üzecek olan kişiye bağlanıyoruz çoğu zaman. Bizi mutlu edecek değil de bizi en çok yıpratacak ama en iyi para kazandıracak mesleği istiyoruz en çok. Heh bakın mesela para için seçtiğimiz mesleğin bizi mutlu ve huzurlu etmediği noktasında para ile ilgili paragrafa atıf yapabiliriz. Paranın da kötü yönlerinden biri bu.

Dumbledore’nin para ve yaşam üzerinden kurduğu insan isteklerine yönelik cümleler aslında inanılmaz derinliğe sahip. Evet bence gerçekten insan çoğu zaman kendisi için en kötü olan şeyi isteme arzusuyla bugününü, dolayısıyla geleceğini mahvedebiliyor. Gelecekte bir noktada da dönüp baktığında geçmişini mahvettiğini görecek. Ne için? Bir istek uğruna. O yüzden istediğimiz şeyin gerçekleşmesi halinde bizi neler bekliyor, gerçekleşmezse neler bekliyor sorusunu iyi cevaplandırmak lazım. İlerleyen tarihlerde pişman olmamak için, ölüme yaklaştığımız anlarda pişmanlıklarımızı en alt seviyede tutabilmek için bu soruya cevap vermek gerekli.

Peki sizler ne düşünüyorsunuz? Sizce de insan kendisi için en kötü olanı isteme tutkusunu taşıyor mu? Gerçekten dilediği kadar yaşam ile dilediği kadar parayı elde etmek insan için iyi midir? Yorum olarak bırakın ve tartışalım. Öğrenelim, öğretelim, bakış açıları kazanalım.

Yorum bırakın